Tarihte eşi görülmemiş bir zalim olan Drakula, kazığa oturttuğu insanlar can çekişirken, karşılarına geçip içmekten zevk alıyordu
Fatih Sultan Mehmet Karadeniz kıyılarını hâkimiyet altına alırken, Rumeli'de tariher "Kazıklı Voyvoda" adıyla geçecek olan Vlad, Eflâk halkına kan kusturuyor, görülmemiş, duyulmamış işkenceler yapıyordu. Bu sapık zalimin, bu vahşi canavarın yaptıkları, masallardaki canavarların yaptıklarını bile gölgede bırakır nitelikteydi.
Bugünkü Romanya'nın bir kısmını içine alan Eflâk, Çelebi Mehmet zamanında vergiye bağlanmış ama tam olarak hakimiyet altına alınamamıştı. O zamaki voyvodanın oğulları olan Vlad ve Radul, İstanbul'da rehine olarak kalmışlardı. Fatih İstanbul'u aldıktan üç yıl sonra, kardeşlerden Vlad'ı Eflâk'a voyvoda olarak göndermişti. Fatih'in bu yardımına, yani onu voyvodalığa getirmesine karşılık olarak yıllık vergisini ödeyecek, ayrıca her yıl asker olabilecek veya çeşitli hizmetlerde kullanılmak üzere yetiştirilecek 500 genci İstanbul'a götürecekti.
Vlad bu taahhüdleri yerine getirmediği gibi, yerli halka, Türk esirlere ve başka yabancılara akla sığmayan işkenceler yapmaya başlamıştı. Bu sapık voyvodanın en büyük zevki, insanları sivri kazıklara oturtarak öldürmek, sonra karşılarına geçerek yeyip içmekti. Bu yüzden ona halk, 'Şeytan' anlamına gelen 'Drakul', Macarlar cellad anlamına gelen 'Çepel', Türkler ise 'Kazıklı Voyvoda' adını takmışlardı. A.de Lamartine onun yaptıklarını şöyle anlatıyor.
"Drakul, önce eski voyvodaya bağlı 20 bin Ulah'ı idam ettirdi. Akınlar yaparak esir ettiği sivil Türkler'i diri diri kazığa oturtuyor, onların can çekişmelerini seyrederek eğleniyor, yiyor, içiyordu. Bazen esirlerin derilerini yüzdürüyor, üzerlerine tuz ektiriyor ve daha fazla acı çekmeleri için keçilere yalatıyordu. Bir defasında ülkesindeki bütün dilencileri ziyafet bahanesiyle büyük bir binada toplamış, onları iyice sarhoş ettikten sonra binanın kapı ve pencerelerini kapatarak ateşe vermiş, haşarat gibi dumandan boğulmalarını sağlamıştı."
"Drakul akıl almaz işkencelerini herkese, her zaman yapıyordu. Bir gün gezgin rahiplerden birini eşeğe ile beraber kazığa oturttu. Metreslerinden birnin karnını yararak çocuğu olup olmadığına baktı. Bir başka gün, Eflâk'a dil öğrenmeye gelen 400 Macar öğrenciyi, panayırlara katılmak için gelen 600 Alman tüccarı ve 500 Eflâk asilzadesini kazığa oturttu, yaktırdı ve duyulmadık işkencelerle öldürttü..."
Bu kadar da değil, bilinen canavarlardan çok daha canavar, çok daha vahşi olan bu cellad, bu drakul, işkence makineleri de icad etmişti. İnsan doğrama makinesinde insanları doğratıyor, çömleklere doldurup pişiriyordu. Bir gün, bir kadını diri diri ateşte kızartmış, etini de çocuklarına zorla yedirmişti!..
Elçilerin kavuklarını başlarına çakıyor
Fatih, böyle korkunç bir zalimi cezasız bırakamazdı. Cezasını vermek için, ama bu maksadını gizleyerek onu İstanbul'a çağırdı. Voyvoda, o günlerde ülkesini bırakamayacağını, ancak bir muhafız birliği ve kumandanı kaleyi beklerse İstanbul'a gelebileceğni söyledi.
Bunun üzerine Vidin Muhafızı Hamza Paşa az bir kuvvetle Eflâk'a gönderildi. Hamza Paşa Kazıklı Voyvoda'yı alaşağı edecek, İstanbul'da bulunan kardeşi de voyvoda olacaktı. Ancak Drakul bunu anlamıştı. Bir gece baskını yaparak Hamza Paşa ve adamlarını yakaladı. Ellerini ayaklarını kestirdikten sonra hepsini kazığa oturttu.
Drakul bunula yetinmedi, Türk toprağı haline gelmiş Bulgaristan'a akınlar düzenleyerek 25 bin kişiyi esir almıştı.
Fatih durumu öğrenmeleri için voyvodaya bir elçiler heyeti daha gönderdi. Bu elçiler voyvodanın huzuruna geldikleri zaman Türk geleneklerine göre kavuklarını çıkarmadılar. Buna çok kızan voyvoda, üçer iri çiviyle elçilerin kavuklarını başlarına çaktırdı!
Fatih Sultan Mehmed ordusunun başına gçeerek Eflâk seferini başlattı. Veziriâzam Mahmud Paşa da 175 teknelik donanma ile Eflâk kıyılarına hareket etti.
Ceset Ormanı
Kazıklı Voyvoda Fatih'in ordusu ile savaşa cesaret edemezdi. Ormanlara, dağlara çekilerek çete savaşları yapmaya başladı. Bunun üzerine Fatih akıncıları (komandoları) Eflâk içlerine yaydı. Ünlü akıncı beyleri her tarafta voyvodanın askerlerini arıyor, bulup yok ediyor, teslim olanlar esir alıyordu. Binek ve taşıt için kullanılan hayvanlar da toplanarak voyvodanın savaş gücü iyice kırıldı. Fakat voyvoda bir türlü bulunamıyordu.
Fatih, Eflâk voyvodasını kovalayıp başkentine doğru ilerlerken, Türk, Bulgar ve Eflâklılar'dan oluşan 20 bin kadar cesetle, bir ceset ormanıyla karşılaştı. Henüz tanınır halde olan Hamza Paşa'yı kazığa geçmiş halde görmüş, dehşet içinde kalmıştı.
Drakul, Eflâk'ın karış karış arandığını görünce Macaristan'a kaçtı. Macarlar onun yaptıklarını biliyorlardı. İdam etmediler ama zindana attılar.
Fatih, Vlad'ın yerine kardeşi Radul'u voyvoda yaptı. Ağabeinin zulmü ile memleketi ne hale getirdiğini görmüş, ona göre hareket etmesi gerektiğini iyi anlamıştı.
Drakul (Kazıklı Voyvoda) bir süre sonra zindandan kaçmayı başardı ve bir avuç celladı ile tekrar Eflâk'a geldi Korkakları etkileyerek ve şiddet hareketlerine başvurarak prensliği kısa bir süre ele geçirdi. Ama o kadar kötü bir insan, o kadar vahşi idi ki en yakınları bile ondan nefret ediyordu. Nitekim, kölelerinden biri bir fırsatını bulup kafasını kesti ve Türkler'e gönderdi. Kazıklı Voyvoda'nın kesik başı Eflâk şehirlerinde dolaştırılarak, Türkler'in ülkeye tam anlamıyla hâkim oldukları anlatılmış oldu.
Eflâk artık bir Türk vilayeti olmuştu (1462)
Kazıklı eşi görülmemiş bir zalim olan Eflâk voyvodası Vlad'a Eflâk halkı 'Şeytan' anlamında Drakul, Macar halkı 'cellad' anlamında 'Çepel', Türkler ise 'Kazıklı Voyvoda' adını takmışlardı.)
_ ALINTIDIR _